Sunday, January 15, 2017

Çocuk Eğitiminde Yapılan Hatalar



Anne baba olmak; insana kendini  değerli ve anlamlı hissettiren bir duyguyken,  aynı zamanda zor ve çetrefilli bir yoldur. Ebeveynler, bazen kendilerini çaresiz, hatta bozguna uğramış hissedebilirler.  Anne-babalığın bir el kitabı olmadığı gibi, çocuklarımızın gelecekte sağlıklı, başarılı, mutlu olmasını garantileyecek net yöntemler de yoktur.  Ebeveynliğe önceden öğrenilip uygulanan bir meslek gibi değil, uzun bir yolculuk esnasında “olunan” gibi bakmak çok daha gerçekçi bir yaklaşımdır ve aileleri biraz rahatlatabilir.
Bebeğinizi kucağınıza aldığınız andan itibaren bir macera dizisi başlar. Bu maceranın, 24 saatlik çılgın bir koşuşturmayla geçen her bölümünde bazı yanlış davranışlar sergileyebilirsiniz, bu çok doğaldır, çünkü söylediğimiz gibi anne baba olmak çocukla ilişki içerisinde öğrenilen bir süreçtir. Fakat eğer bu yanlış davranışların farkına varıp değiştirmezseniz, bunlar alışanlığa dönebilir ve durum içinden çıkılmaz bir hal alabilir.
Gelin bu sefer,  yapılmaması gereken bazı temel şeylere uymaya çalışıp, gerisini çocuğunuzla kurduğunuz ilişkinin ritmine bırakmayı deneyin.
Doğru ve net sınırlar koymamak;
Anne babalar; kötü muamale gibi algıladıkları için çocuklarına sınır koymakta zorlanırlar. Aslında hayatla yeni karşılaşmış ve ne yapacağını bilmeyen çocuklara sınır koymamak, onları bir nevi desteksiz bırakmak olur ve asıl kötü muamele de budur.

Sınır; çocuğun neyi yapıp neyi yapamayacağını, uygun olan davranış veya tutumun ne olduğunu gösterir.
Çocuklar,
·       Yaşadıkları ortamın kurallarını,
·       Kendilerini neyin beklediğini,
·       Kontrolün kimde olduğunu,
·       Ne kadar ileri gidebileceklerini,
·       Fazla ileri gittiklerini ne olacağını bilmeye ihtiyaç duyarlar.  

Yaşlarına uygun ve duruma göre değişmeyen net sınırlar koymak çocuklara kendilerini güvende hissettiririr, onları önemesediğinizi ve koruduğunuzu anlamalarını sağlar. Çocuklarınıza sınır koyduğunuzda zamanla yaptıkları şeylerin sorumluluğunu almayı da öğrenirler.

Pazarlık yapmak veya tehdit etmek;
Çocuğun ihtiyacına yönelik sınır koyamayan ebeveynler onlara istediklerini yaptırmak için bu sefer pazarlık yoluna giderler. “Yemeğini yersen sana o oyuncağı alırım” veya “bak yıkanmazsan, baba sana kitap okumayacak” gibi söylemler  uzun vadede ebeveynin gücünü yok eder. Çünkü bu cümleler, “ben seninle başetmekte zorlanıyorum, sana bunları yaptırabilmek için karşılığında birşey vermek veya bir şeylerden men etmek zorundayım, başka türlü sana kural koyamıyorum, yetersizim” anlamına gelir. Pazarlık eşit düzeyde iki kişi arasında yapılır fakat anne baba çocuk ilişki aynı düzlemde olamaz, olmamalıdır. Bizler yetişkiniz onlar çocuk ve çocuklar anne babalarına güvenmek ve yaslanmak için onların güçlü olduğunu “yetişkin olduğunu”görmek isterler.  Bu çocuğun “nesil farkı”nı tanımasıdır ve sağlıklı bir ruhsal gelişim için gereklidir.
Ebeveyn olmaktan önce arkadaş olmak
“Ben çocuğumun en iyi arkadaşıyım” Bir önceki maddede nesil farkından bahsetmiştik! Şimdi tekrar düşünün! Hayır siz çocuğunuzun arkadaşı değil annesi ve babasısınız, çocuğunuzun asıl istediği ve ihtiyacı olan şey de bu. Diğer türlüsü çocuğa onunla eşit olduğunuz mesajını verir. Bu mesajı alan çocuk “sen benim en iyi arkadaşım olsaydın eğer, şunu yapmama izin verirdin” veya “bunu yapmama izin verirsen seni severim” şeklinde hissetme hakkını da elde eder. Ebeveynler yol gösterici olmak zorundalar; çünkü çocukların büyürken bu yol gösterici rolünüze ihtiyaçları var. Tepeden bakan, cezalandıran sert tutum ne kadar yanlışsa,  çocukla aynı seviyede olan, kural koyamayan, otorite olamayan, çocuğun her istediğini yapan dolayısıyla “ebeveyn olamayan” tutum da bir o kadar yanıştır. 
Çocuklara gerekli zamanı ayırmamak
Yetişkin olmak ve nesil farkı kavramları çocuklarla zaman geçirmemek, onları dinlememek, onlarla oyun oynamamak olarak algılanmamalıdır. Çocukların gerçek ihtiyaçları tam da bunlardır. Sevildiğini hissetmek, oyun oynanması, dinlenilmek, duygularının kabul edilmesi, sorularının yanıtlanması bir çocuğun beslenme ve uyku ihtiyaçları kadar elzemdir. Günlük hayatın yoğun temposunda, bu ihtiyaçları gözden kaçırıp çocuklarına yeterli vakti ayıramayan anne babalar onlara oyuncaklar, kıyafetler alarak, aktiviteden aktiveteye koşturarak bu boşluğu doldurmaya çabalarlar. Fakat bunları yaparken diğer yandan duygusal bir boşluk yarattıklarını bilmelidirler. Çocukların aslında basit şeylerle mutlu olduklarını ve sadece  onlara ayıracağınız “gerçek” vakitlere ihtiyaçları olduğunu hatırlamakta fayda var.
Söz verip tutmamak, kandırmak, yalan söylemek
Çocuklar, çok iyi birer gözlemcidirler. Eğer çocuğunuza bir şeyi yapacağınıza dair söz vermişseniz, bunu asla unutmaz “İşim bitsin seni parka götürürüm” ,“Bugün alamayız, ama haftaya söz!” , bu sözlerinizi yerine getirmek zorundasınız. Anı kurtarmak için söylediğiniz şeyleri, yaptığınız ertelemeleri çocuklar asla unutmaz ve onu elde etmek için herşeyi yaparlar , çoğunlukla da bunun için olumsuz yolları seçerler. Aynı zamanda size olan güvenleri zedelenmiş olur. Peki şu durumda kim haklı?
Hayır dedikten bir süre sonra pes edip evet demek hem çocuğunuzun size olan saygısını zedeler hem de aşırı ayrıcalıklar için sürekli mücadele etmesinin önünü açar. Çocuğunuza vereceğiniz net, sakin ve tereddürtsüz bir “hayır” yanıtı eğer bunun mümkün olmayacağını  çocuğa gerçekten hissettirirse, aranızda yaşanacak çekişmeye engel olabilirsiniz, aksi halde onun istediklerini elde etmek için sizden güçlü olduğunu kabul edip ona boyun eğek zorundasınız.
Karşılaştırmak Eleştirmek
Yazının başında çocuğunuzun bir benzerinin olmadığını okudunuz. Evet o kimseye benzemiyor. Onun sadece kendine ait özellikleri var ; dış görünüşü, gelişim ve öğrenme hızı, davranışları, istekleri... Bunlar veya diğer başka özellikleri bakımından çocuğunuzu kardeşleri veya başka çocuklarla kıyaslamak onu ileri götürmek yerine utanmasına ve  özgüveninin zedelenmesine neden olur. “Bak ...nin kızına ne kadar da düzenli”  veya “Şu küçüğün becerikliliğine bakar mısınız” Bu sözleri duyan çocuk kendini değersiz hisseder ve  size öfkelenmemesi mümkün değildir.  Bu bir anlamda kötü muameledir. Her çocuğa kendi güçlü yönleri, yetenekleri, ihtiyaçları ve tercihleri için saygı göstermek etrafındaki yetişkinlerin sorumluluğudur.
      “En, Hemen-Şimdi, Hepsi”
Bazı çocuklar gerçek birer prens veya prenses gibi büyüyor. Günümüzde bu kavramlar çokça kullanılıyor fakat; hiç biri prens-prenses değil, olmamalı da çünkü gerçek hayat böyle bir yer değil. Evet hepsi çok değerli ama çoğunluk içinde en değerli değil...Çocuklara en güzel-yakışıklı, en akıllı, en başarılı olduklarını söylemek onları gerçeklikten uzaklaştırmaktır. Çünkü hiç birimiz en değiliz, mükemmel ve tam değiliz. Hayat eksikliklerle dolu ve çocukları bununla yüzleştirmemek onları gerçk hayata karşı  savunmasız bırakmak olacaktır.
Çocukların her istekleğini hemen yerine getirmek de aynı şekilde bir yanılsamaya sebep olur. “Ben isterim olur”. Bunu düşünen çocuk hayal edemez, çabalamaz, çalışmaz. İsteklerini bekletebilmek, erteleyebilmek onu elde etmesi için çabalamasına izin vermek kendi ayakları üzerinde durabilmeleri adına ona  yapacağınız en önemli iyillik olacaktır.
 Son söz olarak “Önce ve sadece ben” bakış açısının, etrafımızdaki tüm olumsuzlukların temel sebeplerinden olduğu üzerine düşünelim...
Psikolog Nadin Dença NERSE


No comments:

Post a Comment