Anne baba olmak; insana kendini değerli ve anlamlı hissettiren bir duyguyken, aynı zamanda zor ve çetrefilli bir yoldur.
Ebeveynler, bazen kendilerini çaresiz, hatta bozguna uğramış hissedebilirler. Anne-babalığın bir el kitabı olmadığı gibi,
çocuklarımızın gelecekte sağlıklı, başarılı, mutlu olmasını garantileyecek net
yöntemler de yoktur. Ebeveynliğe önceden
öğrenilip uygulanan bir meslek gibi değil, uzun bir yolculuk esnasında “olunan”
gibi bakmak çok daha gerçekçi bir yaklaşımdır ve aileleri biraz rahatlatabilir.
Bebeğinizi kucağınıza aldığınız andan
itibaren bir macera dizisi başlar. Bu maceranın, 24 saatlik çılgın bir
koşuşturmayla geçen her bölümünde bazı yanlış davranışlar sergileyebilirsiniz, bu
çok doğaldır, çünkü söylediğimiz gibi anne baba olmak çocukla ilişki içerisinde
öğrenilen bir süreçtir. Fakat eğer bu yanlış davranışların farkına varıp
değiştirmezseniz, bunlar alışanlığa dönebilir ve durum içinden çıkılmaz bir hal
alabilir.
Gelin bu sefer, yapılmaması gereken bazı temel şeylere uymaya
çalışıp, gerisini çocuğunuzla kurduğunuz ilişkinin ritmine bırakmayı deneyin.
Doğru
ve net sınırlar koymamak;
Anne
babalar; kötü muamale gibi algıladıkları için çocuklarına sınır koymakta
zorlanırlar. Aslında hayatla yeni karşılaşmış ve ne yapacağını bilmeyen
çocuklara sınır koymamak, onları bir nevi desteksiz
bırakmak olur ve asıl kötü muamele de budur.
Sınır;
çocuğun neyi yapıp neyi yapamayacağını, uygun olan davranış veya tutumun ne olduğunu
gösterir.
Çocuklar,
·
Yaşadıkları ortamın kurallarını,
·
Kendilerini neyin beklediğini,
·
Kontrolün kimde olduğunu,
·
Ne kadar ileri gidebileceklerini,
·
Fazla ileri gittiklerini ne olacağını
bilmeye ihtiyaç duyarlar.
Yaşlarına
uygun ve duruma göre değişmeyen net sınırlar koymak çocuklara kendilerini güvende hissettiririr, onları önemesediğinizi
ve koruduğunuzu anlamalarını sağlar. Çocuklarınıza sınır koyduğunuzda zamanla yaptıkları
şeylerin sorumluluğunu almayı da öğrenirler.
Pazarlık yapmak veya tehdit etmek;
Çocuğun ihtiyacına yönelik sınır
koyamayan ebeveynler onlara istediklerini yaptırmak için bu sefer pazarlık
yoluna giderler. “Yemeğini yersen sana o oyuncağı alırım” veya “bak yıkanmazsan,
baba sana kitap okumayacak” gibi söylemler uzun vadede ebeveynin gücünü yok eder. Çünkü
bu cümleler, “ben seninle başetmekte zorlanıyorum, sana bunları yaptırabilmek
için karşılığında birşey vermek veya bir şeylerden men etmek zorundayım, başka
türlü sana kural koyamıyorum, yetersizim”
anlamına gelir. Pazarlık eşit düzeyde iki kişi arasında yapılır fakat anne baba
çocuk ilişki aynı düzlemde olamaz, olmamalıdır. Bizler yetişkiniz onlar çocuk
ve çocuklar anne babalarına güvenmek ve yaslanmak için onların güçlü olduğunu
“yetişkin olduğunu”görmek isterler. Bu
çocuğun “nesil farkı”nı tanımasıdır
ve sağlıklı bir ruhsal gelişim için gereklidir.
Ebeveyn olmaktan önce arkadaş olmak
“Ben çocuğumun en iyi arkadaşıyım” Bir
önceki maddede nesil farkından bahsetmiştik! Şimdi tekrar düşünün! Hayır siz
çocuğunuzun arkadaşı değil annesi ve babasısınız, çocuğunuzun asıl istediği ve
ihtiyacı olan şey de bu. Diğer türlüsü çocuğa onunla eşit olduğunuz mesajını
verir. Bu mesajı alan çocuk “sen benim en iyi arkadaşım olsaydın eğer, şunu
yapmama izin verirdin” veya “bunu yapmama izin verirsen seni severim” şeklinde hissetme
hakkını da elde eder. Ebeveynler yol gösterici olmak zorundalar; çünkü
çocukların büyürken bu yol gösterici
rolünüze ihtiyaçları var. Tepeden bakan, cezalandıran sert tutum ne kadar
yanlışsa, çocukla aynı seviyede olan,
kural koyamayan, otorite olamayan, çocuğun her istediğini yapan dolayısıyla
“ebeveyn olamayan” tutum da bir o kadar yanıştır.
Çocuklara gerekli zamanı ayırmamak
Yetişkin olmak ve nesil farkı
kavramları çocuklarla zaman geçirmemek, onları dinlememek, onlarla oyun
oynamamak olarak algılanmamalıdır. Çocukların gerçek ihtiyaçları tam da
bunlardır. Sevildiğini hissetmek, oyun oynanması, dinlenilmek, duygularının
kabul edilmesi, sorularının yanıtlanması bir çocuğun beslenme ve uyku
ihtiyaçları kadar elzemdir. Günlük
hayatın yoğun temposunda, bu ihtiyaçları gözden kaçırıp çocuklarına yeterli
vakti ayıramayan anne babalar onlara oyuncaklar, kıyafetler alarak, aktiviteden
aktiveteye koşturarak bu boşluğu doldurmaya çabalarlar. Fakat bunları yaparken
diğer yandan duygusal bir boşluk yarattıklarını bilmelidirler. Çocukların
aslında basit şeylerle mutlu olduklarını ve sadece onlara ayıracağınız “gerçek” vakitlere ihtiyaçları olduğunu hatırlamakta fayda var.
Söz verip tutmamak, kandırmak, yalan söylemek
Çocuklar, çok iyi birer gözlemcidirler. Eğer çocuğunuza bir şeyi
yapacağınıza dair söz vermişseniz,
bunu asla unutmaz “İşim bitsin seni parka götürürüm” ,“Bugün alamayız, ama
haftaya söz!” , bu sözlerinizi yerine getirmek zorundasınız. Anı kurtarmak için
söylediğiniz şeyleri, yaptığınız ertelemeleri çocuklar asla unutmaz ve onu elde
etmek için herşeyi yaparlar , çoğunlukla da bunun için olumsuz yolları
seçerler. Aynı zamanda size olan güvenleri zedelenmiş olur. Peki şu durumda kim
haklı?
Hayır dedikten bir süre sonra pes edip
evet demek hem çocuğunuzun size olan saygısını zedeler hem de aşırı
ayrıcalıklar için sürekli mücadele etmesinin önünü açar. Çocuğunuza vereceğiniz
net, sakin ve tereddürtsüz bir “hayır”
yanıtı eğer bunun mümkün olmayacağını çocuğa gerçekten
hissettirirse, aranızda yaşanacak çekişmeye engel olabilirsiniz, aksi halde onun
istediklerini elde etmek için sizden güçlü olduğunu kabul edip ona boyun eğek
zorundasınız.
Karşılaştırmak Eleştirmek
Yazının başında çocuğunuzun bir
benzerinin olmadığını okudunuz. Evet o kimseye benzemiyor. Onun sadece kendine ait
özellikleri var ; dış görünüşü, gelişim ve öğrenme hızı, davranışları,
istekleri... Bunlar veya diğer başka özellikleri bakımından çocuğunuzu
kardeşleri veya başka çocuklarla kıyaslamak onu ileri götürmek yerine
utanmasına ve özgüveninin zedelenmesine neden
olur. “Bak ...nin kızına ne kadar da düzenli”
veya “Şu küçüğün becerikliliğine bakar mısınız” Bu sözleri duyan çocuk
kendini değersiz hisseder ve size öfkelenmemesi
mümkün değildir. Bu bir anlamda kötü
muameledir. Her çocuğa kendi güçlü yönleri, yetenekleri, ihtiyaçları ve
tercihleri için saygı göstermek etrafındaki yetişkinlerin sorumluluğudur.
“En, Hemen-Şimdi, Hepsi”
Bazı çocuklar gerçek birer prens veya
prenses gibi büyüyor. Günümüzde bu kavramlar çokça kullanılıyor fakat; hiç biri
prens-prenses değil, olmamalı da çünkü gerçek hayat böyle bir yer değil. Evet
hepsi çok değerli ama çoğunluk içinde en değerli değil...Çocuklara en
güzel-yakışıklı, en akıllı, en başarılı olduklarını söylemek onları
gerçeklikten uzaklaştırmaktır. Çünkü hiç birimiz en değiliz, mükemmel ve tam
değiliz. Hayat eksikliklerle dolu ve çocukları bununla yüzleştirmemek onları gerçk
hayata karşı savunmasız bırakmak
olacaktır.
Çocukların her istekleğini hemen yerine
getirmek de aynı şekilde bir yanılsamaya sebep olur. “Ben isterim olur”. Bunu
düşünen çocuk hayal edemez, çabalamaz, çalışmaz. İsteklerini bekletebilmek,
erteleyebilmek onu elde etmesi için çabalamasına izin vermek kendi ayakları
üzerinde durabilmeleri adına ona yapacağınız en önemli iyillik olacaktır.
Son
söz olarak “Önce ve sadece ben” bakış
açısının, etrafımızdaki tüm olumsuzlukların temel sebeplerinden olduğu üzerine
düşünelim...
Psikolog Nadin Dença NERSE
No comments:
Post a Comment