Koku aslında
görmediğimiz, elimizle dokunamadığımız bir his ama hayatımızda o kadar önemli
ki.
Çocukluğumu hatırladığımda hanımeli kokusu gelir aklıma. Babaannemin yağda kızarttığı
mantıyı hatırlarım, çocukluğumun pazar günlerinini çağrıştırır o da.
Koridordan yayılan kahve kokusu huzur, yağmur yağarken pencereyi açıp temiz havanın
kokusu yeniden canlanmayı...
Milyonlarca şey getirir aklınıza bazen hiç ummadığınız
bir anda burnunuzun direğini sızlatan o koku. Sizi hiç beklemediğiniz anlarda, hiç
beklemediğiniz mekanlara alıp götürür.
Bazen duymak bile gerekmez koyuyu, bilir hissedersiniz.
Mesela Saramago'nun ünlü romanı Körlük öyledir mesela. Okurken kokuyu duymak... Öyle güçlüdür işte.
Bu yüzden dün gezdiğim bir sergiden söz etmek istiyorum. Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkez (ANAMED)de Koku ve Şehir isimli sergiyi 8.06.2016 tarihine kadar izleyebilirsiniz. Sergi Salı-Cumartesi 10:00-18:30, Pazar günleri 12:00-19:30 saatleri arasında gezilebilir.
İstiklal caddesinde sabah erken yürümeyi çok severim, daha kalabalıklara karışmadan, o asırlık binaları seyrederken eskinin keyfini çıkarmayı severim.
Mesela gelecek pazar çocuğunuzun elini tutup,
tramvay veya tünel ikilisinden biri ile başlasanız güne, bir kahvaltı, ardından
pasajların kapılarından girip diğer sokaklara çıkarak varsanız sergiye. İstanbullun
kokularını duyup, konuşsanız birlikte.
Ah aslında geziye tünelle başlamak ne güzel
olur.
Tünelden çıkıp, sabah güneşinin Tünel meydanına yayıldığını görmek. Şöyle derin
bir nefes alıp başlamak güne.
No comments:
Post a Comment