Hepimiz yaşamımızda mutsuzluklar, acılar, kederler, başarısızlıklarla boğuşmak zorunda kalıyoruz. Yeni bir güne uyandığımızda, her zaman bardağın tümü dolu, yarısı su, yarısı hava diyemiyoruz. Kimimiz sevdiklerimizden kopuyor, kimimiz kendimizle ilgili baş etmesi pek de kolay olmayan sorunların üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Hayat öyle güllük gülistanlık değil yani. Zor ... Ayakta kalmak, günü yaşamak, bir sonraki güne hazırlanmak... Ama aslında güzel de yaşamak...
İşte böyle
bunaldığım zamanlarda hatırladığım bir listem var, paylaşmak istedim.
1. Yazın sabah
erkenden dışarı çıkmak; gün daha istila edilmeden, hava ısınmadan... Güneş
sırtınızı hafifçe ısıtırken, yürürken sabahın serinliğini hissetmek güzel.
2. Güneşli bir günün
sabahı deniz kenarındaki banka oturup ufku seyretmek mesela. Öyle boş boş,
derin derin nefes alarak...
3. Yağmurlu bir
günde deniz kenarında bir kafede oturup kitap okumak.
4. Dumanı üstünde
bir fincan kahvenin nasıl enerji verebildiğini düşünürüm hep. İçmesem de o
büyülü koku yeter yeniden başlamaya.
5. Gece evde herkes
uyurken insanın uykusunun kaçması da güzeldir mesela. Öyle sessizlikte,
sessizliğin sesini dinlemek.
6. Yeni bir kitap
alıp kapağına dokunmak. Okudukça yeniden okumak istemek.
7. Kasvetli bir kış
sabahında metroya indiğinde o havasız tünele giden koridoru saran müziği
dinlemek. Sizin de müziğin ritmi ile adımlarınız hızlanmaz mı?
8. Bir kış akşamı
sokak lambalarının aydınlığında kalabalık caddede ağır ağır yürüyüp eve gitmek.
9. Baharda pencereyi
açıp ince ince yağan yağmuru seyretmek. Hele de arka bahçenizde hala ağaçlar
varsa, yeşilin kokusunu içinize çekmek...
10. Deniz kenarında,
güneş batarken, plajdaki kalabalık çekilmeye başlar ya, işte tam o sırada
şezlongu denizin biraz üzerine çekip, güneşin batışını izlemek, uyuklamak, ya
da kitap okumak...
No comments:
Post a Comment