Sunday, September 3, 2017

Yabancı

''Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum. Bakımevinden bir telgraf aldım: Anneniz öldü. Cenazesi yarın kaldırılacak.
  Saygılar

20170823_173732
Dream2Edu'nun geçen yıl başlattığı kitap kulübü yaz tatilinde. Bu arada bizler de yazın tabii ki boş durmayıp, okumaya devam ettik.

Kitap kulübünden sonra sadece okumak artık bana yetmiyor bu yüzden de Dream2Edu Blog'da okuduklarımı yazmaya karar verdim.

Uzun zamandır tekrar okumak istediğim kitapları yeni kitaplarla birlikte okuyorum. Bunlardan biri Yabancı.

Yıllar önce gençken ilk okuduğumda Yabancı beni bir öykü olarak sarsmıştı ama sadece bir öyküydü. Varoluşçuluğu yeni keşf ediyordum, Camus'ya yeni alışıyordum, yavaş yavaş da sevdalanıyordum. Şimdi kitabı tekrar okuduğumda hakkında daha çok konuşmak istediğimi hissettim.

Hikayeyi Meursault'nun anlatımıyla, onun bakış açısıyla okuyoruz. İlk başta Meursault'nun kalabalıktaki yalnızlığına, tek başına her şeye rağmen yaşamak için her gün uyanıp, yemek yiyip, çalışıp, uyumasına ve ısrarla var olmaya çalışmasına, çarkın nasıl da döndüğüne tanıklık ediyor okur.

Daha sonra kahramanın işlediği cinayetin davası, o cinayetin davası olmaktan çıkıp, absürd bir hal alıyor ve toplum Meursault'yu işlediği suçtan çok topluma uymadığı için cezalandırıyor...

Meursault yaşamının bitmesini beklerken ''artık dünyaya aldırmadığını, başka bir dünyaya doğru yola çıktığının'' farkına varıyor ve aslında ölümü beklerken de mutlu olmaya devam ediyor, ''zaten şimdi yada yirmi yıl sonra olsun, ölecek olduktan sonta bunun nerede ve nasıl olduğunun önemi de yoktur onun için''.

Meursault'yu ahlaklı bir genç yada ahlaksızın teki diye tanımlayamayız ama içinde bulunduğu toplumdan faklı. annesinin ölümüne ağlamayan, cenazeden hemen sonra bir ilişkiye başlayan, Marie evlenmek istediği için evleneceğini söyleyen, Raymond'a kendi fikrini söylemeyen, etrafında olan biteni umursamayan, inançsız biri. Toplum onu bir yabancı, bu yüzden de bir tehlike olarak görür ve asıl işlediği suçtan çok topluma tehdit olduğu kanısına varılarak yargılar ve hüküm verir.

Romanın tonu: sade, net, düz ve kimi zaman da ironik.

Romanın teması: ölüm, çürüme, yaşamın anlamsızlığı.

Altını çizdiklerim:

Bana göre hücrenin içine doğan hep aynı gün, yaptığın iş hep aynı işti. (Can Yayınları; sayfa 75)

Her şey doğru, hiçbir şey doğru değil' (Can Yayınları; sayfa 85)

Her şey, ben karıştırılmaksızın olup bitiyordu. kaderim bana sorulmadan belirleniyordu. (Can Yayınları; sayfa 90)

Ben her zaman olacak şeyin, bugünün veya yarının etkisi altında olan bir insandım. (Can Yayınları; sayfa 92)

Annem hep insanın tam anlamıyla mutsuz olamayacağını söylerdi. Gökyüzü renklenip de yeni bir gün hücreme sızdığı zaman ona hak veriyordum. (Can Yayınları; sayfa 102)

İnsan madem ki ölecektir, bunun nasıl ve nerede olacağının önemi yoktur, apaçık birşeydir bu. (Can Yayınları; sayfa 103)

Çeviren Samih Tiryakioğlu

Bu yazı Dream2Edu blog'da daha önce yayınlanmıştır.